Artık müzik kültürü kalmadı Türkiye'de ne yazık ki... Yok korsan bu piyasayı batırdı cart curt, büyük yalan... elin GAVUR u dedikleriniz bunlara rağmen nasıl para basıyo peki? E para var, şovu var tabii tabii... Efendim her önüne gelen ben sanatçıyım diye ortaya atılıyorsa, önce bi düşünsün neler yapıyor gerçekten o parayı hakedecek... Gerçi bunları söylemek bana düşmez, ama her müzik kanalı açışımda aynı düşüncelerle beynimi sulandırmak yerine, bunları artık yazmak istedim... Evet gereksiz şeyler düşünüyorum bazen:)
25 Ekim 2010 Pazartesi
Hayıırrr!!!!!
Artık müzik kültürü kalmadı Türkiye'de ne yazık ki... Yok korsan bu piyasayı batırdı cart curt, büyük yalan... elin GAVUR u dedikleriniz bunlara rağmen nasıl para basıyo peki? E para var, şovu var tabii tabii... Efendim her önüne gelen ben sanatçıyım diye ortaya atılıyorsa, önce bi düşünsün neler yapıyor gerçekten o parayı hakedecek... Gerçi bunları söylemek bana düşmez, ama her müzik kanalı açışımda aynı düşüncelerle beynimi sulandırmak yerine, bunları artık yazmak istedim... Evet gereksiz şeyler düşünüyorum bazen:)
7 Temmuz 2010 Çarşamba
Hafiften depresif ama mutlu doğum günü çocuğu!
Yazmak istiyorum, yazmak istiyorum!
Gözlerim uyku çanağına dönse de şu an deli gibi karnım guruldamasına rağmen bir şey yemeye üşensem de (buzdolabında da tiramisu duruyo len!) , yazmak istiyorum!!!
Bugün, yani saati saatine konuşcaksak illa, aslında dün benim doğum günüm:D Ne kadar güzel bi günmüş ya, bence çok havalı, 6/7/89 !!! ovv yes!!! Evet bunu da 1.5 sene önce keşfettim:D Ne garip bir şey , 21 yıldır bu dünyadayım, yahu daha dün demedim mi ben; “ Yaşasın artık iki basamaklı yaşım var yuppi!” , sonra dedim “ Anaaa 16 yım len artık bildiğin teenage liğin orta evresindeyim, çok olgunum ben!” sonra da “ 17 17 17 imişşş!”, son olarak “ 18, artık ehliyet alma yaşındayım!”.
Ondan sonra hayat durdu benim için… Daha otuzuma gelmeden, bütün o bayanların yaş sendromunu anlamaya başladım…
ë Neyse artık 21 iz bari şu ehliyetin hakkını verip artık tam anlamıyla direksiyon başına geçeyim!
ë Şu kemanı artık tam adam gibi çalabileyim! Tabii önce güzel bi muayeneden geçmesi lazım keratanın.
ë Kendi paramı kazanacak ufak bi iş bulabileyim! Yok ki bana göre iş, en güzeli, şu mahalledeki 10 bin komşu çocuğundan birine birazcık ders versem çıkar işte cep harçlığım:D ama işte değerimiz bilinemiyor:P
ë …
ë …
ë …
ë Ha bi de artık üzülmeyeyim , daha bunun 30 u 40 ı var anacım!
Ay inan şu saatte Yemekteyiz i izleyince bütün ilhamım o emoluğum, depresifliğim püf oldu gitti!
Bari pastamdan yiyeyim ben de:P
NOT: Bu mutlu günümde sevildiğimi düşündüğüm halde sizden tekrar duymak çok güzeldi… Hepinize ayrı ayrı teşekürler!!!
21 Haziran 2010 Pazartesi
Not Tutmak İstiyorum!
Not defterlerinin yeri hep ayrı olmuştur bende.. Okula başlamadan 2-3 gün önce alınan, güzel renkleri olan sade ama bir o kadar da şık, ama aslında oldukça ince detayları olan küçük dünyam olurdu onlar hep benim…
Ama ilk başta bu kültürü edinememiştim ne yazık ki, her sene bir not defteri alır ya da ALDIRIR, “aaa ben buna not tutcam, böyle ödev mödev yazcam hep!” der, sonra da kenara atıp unuturdum… ama kalbimde hep “Ama o yine de güzel bi not defteri, sadece ben ona not tutmaya kıyamıyorum” derdim…
Zamanla not defterlerine karşı sempatim arttı, artık daha özenerek seçiyor, daha özenle not tutuyordum… Ancak bir dönüm noktası oldu ki, bunu bana yaşatanın da pek haberi yok sanırım bu durumdan… Ya da ben söylemiştim ama hatırlamıyor kendisi:P
Başak Hanım, evet ta kendisi:D Tanıştığımızın ilk haftasında bir not defteriyle o inci yazısıyla not almaya başlamıştı şirin mi şirin not defterine… Dedim işte o an, artık benim de defterime kıyma vaktim geldi!
Başta çok zorlanmama rağmen yavaş yavaş alışmıştım, artık vicdanım sızlamıyordu acımasızca hızlı aldığım notlarla, işaretlediğim her görev, bende ayrı bir mutluluk yaratıyordu…
Sonra büyülendim, not almamaya başladım bazen, onları unuttum… Onlar da beni düşünmedi zamanla, tekrar yazdığımda istenilen tepkiyi vermediler, yine unuttum yazdıklarımı… Bıraktım onları veda ettim, temiz bir sayfa açmak istedim, daha afili defterler aldım. Aradığmı bulamadım ne yazık ki…
Şimdi suçumu biliyorum, artık daha dikkatli davranacak, notlarımla hem kendimi mutlu edecek, hem de hiçbir şeyi unutmayacağım! Not defterleri kaçın ben geliyorum!
17 Haziran 2010 Perşembe
ALARM ÇALDI!
Kendimize işkence çektirmeyi seviyoruz aslında… Bu durumda bunun bir işkence olduğundan bahsedemesek de aslında öyle…Evet, insanın insana yaptığını başka hiçbir canlı yapmıyor ne yazık ki…
Bunun bir çok örneği var, küçük ama tehlikeli bir işkence aleti, ÇALAR SAAT lerden bahsediyorum efenim. Gerçi şimdi teknoloji artık çalar saat kullanımını modadan saymasa da, telefonumuza kurduğumuz alarmlar da aynı şekilde işlemiyor mu?
Hayır, bunu hiçbir şekilde DAHA İYİ hale getiremeyiz, kulağımız çın çın uykumuzun en güzel yerini bölüyoruz çünkü.
Ben çok denedim, dedim “Ay bi gün böyle heyecandan zıplayarak kalkcam; çünkü alarm parçamı en sevdiğim şarkı yapıcem!”… SONUÇ: OLMADI! O en sevdiğim şarkı, evet artık aramız eskisi gibi değil ne yazık ki…
Yine son ve en etkili tercih o kulağımı kendinden geçiren , beyin gıdıklayıcı (iyi bi şekilde değil), rahatsız edici zil sesleri oldu. Neyse sağlık olsun, onlar olmasa gitceğimiz yere geç kalacaktık sonuçta değil mi? Biraz iyimser olmak lazım!